Gebelik ve Depresyon
Depresyonun sıklıkla gebelik, doğum, lohusalık gibi doğurganlık süreçlerini içine alan 18-44 yaş aralığındaki kadınlarda görüldüğünü bilinmektedir. Bu süreçlerden gebelik, kadınlar için doğal bir yaşam olayı olmanın yanısıra önemli biyolojik ve psikososyal değişimlerin yaşandığı kaygı ve stres oluşturabilecek birçok etkenle karşılaşabilme riskinin de yüksek olduğu bir dönemdir.
Kadında gebelik ve doğum dönemlerinde meydana gelen nöroendokrin ve psikososyal değişikliklerin yaşamın diğer dönemleriyle kıyaslanmayacak kadar fazladır. Bu nedenlerden dolayı gebelik, kadınların yaşamında yoğun stresli bir dönemidir ve sıklıkla endişe ve depresyonla birlikte yaşanır. Gebelik depresyonu fetüsü ve annenin sağlığını olumsuz etkilemesi ve postpartum depresyona zemin hazırlaması nedeniyle üzerinde önemle durulması ve erken tanı koyulup tedavi edilmesi gereken bir sorundur
Doğum sonrası (lohusalık) depresyonu üzerine çok çalışma yapılmış olmasına karşın gebelik depresyonu ile ilişkili araştırmalar sınırlı sayıdadır. Değişik kültürlerde gebelik döneminde depresyon yaygınlığını araştıran çalışmalarda depresif belirti görülme sıklığı Macaristan’da %17.9, Amerika’da %20, Kanada’da %25, Finlandiya’da %30 olarak bulunmuştur.
Türkiye’de yapılan çalışmalar gebelerin yaklaşık olarak %35 inde hafif depresyon, %25 inde orta derecede depresyon, % 5-10 unda ağır şiddette depresyon görüldünü bildirmektedir.
Belirti ve bulgular:
Gebelerdeki depresif belirti ve bulguların; gebeliğin fizyolojik değişiklikleri ve yakınmalarıyla benzer özellikte olması ve çoğunlukla hafif özellik gösterebilmesi nedeniyle gebelik depresyonuna tanı koymak bazen güç olabilir. Bu nedenle gebeyi takip eden sağlık görevlisinin doğru tanı için gebeyi fiziksel ve psikolojik yönüyle iyi değerlendirebilmesi, depresyona yönelik belirtileri ve etkin tarama yöntemlerini bilmesi, bu yöntemleri uygulayabilmesi gereklidir Gebeliğin birinci üç ayında görülen başlıca depresif belirti ve bulgular; uyku ve iştah değişiklikleri, duygulanım ve anksiyete durumlarında dalgalanma, aşırı yorgunluk, libido kaybı, konsantrasyon güçlüğüdür. Benzer şekilde gebeliğin son üç ayında anksiyete, aşırı yorgunluk, uyku ve iştah bozuklukları, doğumla ilgili kaygılar görülebilmektedir. Bu depresif belirtiler gebeliğin ikinci üç aylık döneminde daha az görülmektedir. Gebelikteki depresif belirtiler genel depresyon belirtilerinden farklı olmamakla birlikte, hamile depresif hastalarda diğer depresif hastalara göre bulantı, mide ağrısı, sık soluk alıp verme, baş ağrısı gibi somatik şikayetler anlamlı derecede fazla görülmektedir.
Gebelik Depresyonunda Başlıca Risk Faktörleri
Genetik Faktörler:
Genetik faktörle ilgili bilgiler tam açıklığa kavuşmamıştır. Bununla birlikte gebelik / lohusalık depresyonunun yaklaşık %40-50’sinin genetik faktörle ilişkisinin olduğu ileri sürülmektedir. genetik faktörle çevresel faktörlerin iç içe olduğu ve araştırılırken bu iki faktörün birlikte ele alınması gerektiği unutulmamalıdır.
Çevresel Faktörler:
Stres, fiziksel, duygusal ve mental travma, viral enfeksiyonlar, kronik hastalıklar, oral kontraseptif kullanma, bazı sedatif ilaçlar gebelik depresyonuna zemin hazırlayan çevresel faktörlerdendir. Çevresel faktörler gebelik depresyonun oluşmasında tek başına bir faktör olmayıp, genetik eğilimle birlikte depresyon riskini arttırmaktadır
Sosyal Faktörler:
Eş yokluğu, evlilik sorunları, yalnız yaşama, boşanma, ekonomik düzeyin düşüklüğü, sosyal destek azlığı veya yokluğu, sosyal izolasyon, aile içi şiddet yaşama, geçmişinde: fiziksel, duygusal ve cinsel şiddet öyküsünün bulunması, yaşamdaki dramatik olaylar, sigara tüketimi, alkol ve yabancı madde kullanımı gebelik depresyonuna etki eden sosyal faktörlerdendir.
Psikolojik Faktörler:
Gebenin halihazırda anksiyete yaşaması, geçmişinde depresyon hikayesinin olması, gebeliğine yönelik zıt duygular, geçmişinde psikiyatrik hastalıkların varlığı gibi nedenler gebelik depresyonunu etkileyen psikolojik faktörlerdendir. İstenmeyen gebelik, önceki düşük veya kürtajlar bunların suçluluğu gibi psikolojik ve sosyal faktörler gebelik depresyonunu en çok etkileyen unsurlardır
Biyolojik Faktörler:
Biyolojik faktörlerle gebelik depresyonunun ilişkisinin belirlemek zordur. Biyolojik faktörler hormonlara etki ederek maternal depresyona zemin hazırlarlar. Beslenme bozuklukları (aşırı yeme, şişmanlık veya yetersiz-dengesiz gıda alımı ve zayıflık gibi nedenler, nörotransmitter ve hormonal fonksiyonları bozarak gebelik depresyonun patofizyolojisinin oluşmasına zemin hazırlamaktadır.
Hormonal Faktörler:
Gebelikte; östrojen, progesteron, prolaktin, troid stimüle edici hormon (TSH), triodothrionine / thyoxine hormon düzeylerinde ciddi değişiklikler görülür. Gebelikte östrojen ve progesteron düzeyindeki artışla maternal depresyon arasında ilişki bulunmadığı ancak yükselmiş TSH hormonu ile gebelik depresyonu arasında güçlü bir ilişkinin olduğu belirtilmektedir
Prof Dr. M. Reha BAYAR
2016
Copyright © 2016 Psikiyatrist Prof. Dr. Mahmut Reha BAYAR