Depresyon; her yaşta görülebilen, çeşitli fiziksel ve ruhsal semptomlarla seyreden psikolojik bir bozukluktur. Depresyon kişinin yaşamının herhangi bir evresinde meydana gelebilir, fakat değişen yaşam koşulları sebebiyle özellikle yaşlılıkta sıklıkla karşılaşılan bir tablodur.
Yaşlılık depresyonu çoğunlukla unutkanlık, odaklanamama, zihinsel becerilerde azalma ve yavaşlama, sürekli sızlanma, bedensel şikayetler ve ölüm düşüncesi gibi çeşitli fiziksel ve psikolojik belirtilerle kendini gösterir. Kişinin ruhsal ve fiziksel sağlığını bozar, kişiyi gündelik hayattan koparır ve yaşam kalitesini düşürür.
Yaşlılık depresyonunun tek bir sebebi yoktur. Çeşitli psikolojik, fiziksel ve çevresel faktörler yaşlılık depresyonu gelişmesinde etken rol oynayabilir.
Yaşlılık depresyonu belirtileri, gençlik döneminde meydana gelen depresyon belirtilerinden farklılık gösterebilir.
Yaşlılık depresyonu tedavisi mümkün olan bir hastalıktır. Hastalığın tedavisinde psikoterapi, ilaç kullanımı ya da şok tedavisi gibi çeşitli yöntemler yer alır.
Hastaya uygulanacak olan tedaviye hekim tarafından karar verilir ve gerekli olan tedavi uygulanır. Tedavide psikoterapi ile ilaç kullanımı ayrı ayrı uygulanabildiği gibi, eş zamanlı olarak da uygulanabilmektedir.
Psikoterapi seansları hastalar üzerinde son derece etkilidir, hekim tarafından planlanmış olan seanslara düzenli olarak devam edilmesi tedavinin başarıya ulaşmasında önemli bir kriterdir.
Bazı durumlarda hastaya ilaç tedavisi de uygulanabilmektedir. İlaçlar beyindeki kimyasal seviyelerinde meydana gelmiş olan dengesizliği düzenleyerek etki ederler. İlaçlardan fayda sağlayabilmek için en az üç hafta geçmesi ve ilaçların düzenli olarak kullanılması gerekir. Bazı durumlarda ise ilaç tedavisi fayda sağlamayabilir.
İlaç tedavisinin fayda sağlamadığı durumlarda şok tedavisi önerilir. Şok tedavisi, ilaç kullanımından sonuç alınamadığında ya da çok ağır depresif bozuklukların olduğu durumlarda başvurulan en hızlı ve en etkili yoldur.
Şok tedavisi genellikle unutkanlığın çok fazla ön planda olduğu hastalarda önerilir. Burada önemli bir nokta vardır; unutkanlığın demans (bunama) kaynaklı değil depresyon kaynaklı olduğundan emin olunması gerekir.
Demans tek bir hastalık ismi olmamakla birlikte; hafızayı, zihinsel ve sosyal becerileri olumsuz yönde etkileyen bir grup semptomu tanımlar. Demansın birçok farklı türü vardır, en sık görülen demans türü ise Alzheimer’dır. Demansın yaklaşık %60 ila %80’ini Alzheimer oluşturur. Felç sonucunda gelişen vasküler demans ise en sık görülen ikinci demans türüdür.
Demans; genel olarak bellek bozukluğu, dikkat ve muhakeme bozukluğu ve konuşma merkezinde bozulmalarla kendini gösterir. Bellek bozukluğu en sık görülen semptomdur. Kişi genellikle en son öğrendiği ve yaşadığı şeyleri hatırlayamaz, günün tarihini, randevularını, elektrik düğmelerini ve ocağın altını kapatmayı, kapının üzerindeki anahtarı çıkarmayı vs. unutur.
Demans hastalıkları genellikle yavaş ortaya çıkar fakat buna karşın hastalıkların çok büyük bir bölümü ilerleyicidir. Bulguların ve şikâyetlerin başlamasını takiben yavaş seyreden bir kötüleşme dönemi yaşanır. Demans yavaş ilerleme gösterdiği için genelde çabuk fark edilmez. Belirtiler fark edildiği andan itibaren ise vakit kaybetmeden bir hekime başvurulması tedavinin planlanması ve seyri açısından büyük önem taşımaktadır.
Demans beyin hücrelerinin çeşitli sebeplerle hasar görmesine bağlı olarak gelişir. Bu hasar beyin hücrelerinin birbirleriyle sağlıklı iletişim kurmalarına engel olur; bunun sonucunda bilişsel bozulma ortaya çıkar ve beyin normal işlevlerini yerine getiremez. Beyin hücreleri sağlıklı bir şekilde iletişim kuramadığında, duygu, düşünce ve davranışları etkileyebilir.
Farklı demans türleri, beynin farklı bölgelerinde meydana gelen hücre hasarı tipleri ile ilişkilidir; bu nedenle demansın altında yatan başka hastalıklar vardır. En sık demansa yol açan hastalık ise Alzheimer’dır ve demans vakalarının büyük çoğunluğunu oluşturur. Bunun dışında çeşitli damar hastalıklarına, Parkinson hastalığına ve çeşitli nörolojik hastalıklara bağlı olarak da demans gelişebilmektedir. Ayrıca uyuşturucu madde ve alkol kullanımı, tümörler ya da bunların hepsinin bir arada olması da demans oluşumunu tetikleyebilmektedir.
Demans ile seyreden hastalıklar ilk etapta birbirinden farklı çeşitli belirtilerle başlayabilir ve her hastalığın ileriki evrelerinde birbirine benzer semptomlar ortaya çıkabilir. Demansın en belirgin semptomu yeni edinilen unutulmasıdır. Bunun dışında yaygın olarak görülen demans belirtileri aşağıdaki gibidir:
Bu belirtiler fark edildiği anda bir hekime başvurmak erken tedavi açısından büyük önem taşır.
Demans tedavisi kişinin sahip olduğu demansın hangi türde olduğuna göre farklılık gösterir. Bazı demans türleri tedaviye yanıt verir, dolayısıyla bu tür demanslar tedavi edilebilir sınıfta yer alır. İlerleyici demans türlerinin birçoğunun ise kesin tedavisi yoktur, fakat destekleyici tedaviler ile hastalık semptomları yönetilebilir.
Demansa yol açan hastalıkların tedavisi genel olarak ilaç tedavileri, terapiler ve yaşam tarzında çeşitli düzenlemeler şeklinde 3 başlık altında toplanabilir.
İlaç tedavisinde altta yatan hastalığa göre farklı türlerde ilaçlar reçete edilmektedir. İlaç tedavisinde amaç hastalığı önlemek veya tamamen ortadan kaldırmak değil, hastalık semptomlarını hafifletmek ve kişinin daha rahat bir hayat yaşayabilmesini sağlamaktır.
Terapide ise öncelikli amaç hastanın üzerindeki stresi azaltmak ve hastalığın psikolojide yarattığı tahribatın etkilerini hafifletmektir. Bu tedaviler; uzman desteğinin yanı sıra, kişinin kendi başına uygulayabileceği yoga, meditasyon gibi çeşitli yöntemleri de içinde barındırır.
İlaç ve terapinin yanı sıra kişinin yaşam tarzında birtakım değişikliklere gitmesi de semptomların azaltılabilmesi adına büyük önem taşır.
Bu değişiklikler ise şöyledir:
Demansa sahip olan hastaların hekimler tarafından düzenli olarak takiplerinin yapılması gerekir. Bunun yanında kontroller aksatılmadığı ve tüm tedavi yöntemlerine uyulduğu takdirde hastalık semptomları önemli ölçüde hafifletilir ve kişinin hayat kalitesinde gözle görülür bir artış yaşanır.
Copyright © 2016 Psikiyatrist Prof. Dr. Mahmut Reha BAYAR