Randevu Alın

Anksiyete Nedir?

Normalde kişinin çevre ile uyumunu sağlamada işlev gören aksiyete duygusu artış gösterdiği bazı durumlarda bu uyumun bozulmasına neden olur ve patolojik anksiyete adını alır.

Emin olamama ve kontrol etme, kirlenme düşüncesi ve temizlenme davranışları, düzenleme, sayma, istemeden başkasına zarar vereceği düşüncesi ve içerik olarak çok rahatsız eden cinsel ve dini içerikli düşüncelerin olduğu obsesif kompulsif bozukluk ve ataklar halinde gelen ölüm korkusu ile karakterize panik anksiyete bozukluğu anksiyeteye sebep olan en önemli hastalıklardandır.

Anksiyete Nedir ?

Anksiyetenin kesin ve sınırları iyi çizilmiş bir tanımını yapmak çok zordur.Bu yıllar önce de böyleydi, günümüzde de böyle .Halk arasında ve günlük yaşamda “sıkıntı, bunalma, daralma, endişe ve korku” kelimeleri anksiyetenin ifade edilmesi için kullanılmaktadır.

İnsanlara “bu şikayetinizi nasıl yaşıyorsunuz?” diye sorduğumuzda, genelde verilen cevaplar şunlardır:

  • İçimde bir sıkıntı var, içim pır pır ediyor.
  • Kalbim sanki yerinden çıkacak gibi oluyor.
  • Ağzım kuruyor sık sık su içiyorum.
  • Nefesim daralıyor, nefesime doyamıyorum, derin nefesler almazsam sanki boğulacak gibi oluyorum.
  • Sanki bir el boğazımı sıkıyor.
  • Sanki boğazımda bir şey var yutkunamıyorum.
  • Ağlayacak gibi kendimi kötü hissediyorum ama ağlayamıyorum.
  • Bayılacak gibi hissediyorum.
  • Çarpıntım var, ellerim, vücudum titriyor.
  • Midem bulanıyor, öğürtü geliyor,
  • İçim şişiyor. Elim ayağım buz gibi oluyor
  • Kafam bulanıyor, dikkatimi toplayamıyorum. Çevremde olanları anlamakta zorluk çekiyorum.
  • İçimi bir korku kaplıyor
  • Hep kötü şeyler aklıma geliyor
  • Sanki kötü bir şey olacak, kötü bir haber alacakmışım gibi içim eziliyor.
  • Hani sevdiklerinizden ayrılırken içiniz burulur ya öyle oluyorum.
  • Çıldıracak gibi hissediyorum.
  • Zaman geçmek bilmiyor.

Görüldüğü gibi anksiyetenin kişilertarafında yaşanması oldukça farklı oluyor. Biz hekimler bu şikayetleri genelde üçe ayırıyoruz.

İlk grup, anksiyetenin hasta tarafında yaşanması ve hissedilmesidir. Hasta tarafından korku, endişe, sıkılma gibi katlanması zor duygular olarak ifade edilir. Subjektifdir. Sadece hasta tarafından yaşanır.

İkinci grup, şikayetler vegetatif sinir sistemi tarafından kontrol edilen ve anksiyete sırasında çalışmalarında değişiklikler olan iç organların, fizyolojik duyumlarının farkına varılması ile ortaya çıkan bedensel yakınmalardır. Bunlar genellikle çarpıntı, mide bulantısı, ağız kuruması, sararma, solma, nefes açlığı gibi şikayetleri kapsar.

Son grup ise motor şikayetler dediğimiz titreme yerinde duramama gibi dışarıdan bakılınca kolayca farkına varılan davranışa yansıyan bulgulardır.

İkinci ve üçüncü gurup bulgular objektiftir. Hastayı gözleyen kişiler tarafından da fark edilir.

Anksiyete dikkat, hafıza algılamayı olumsuz etkileyerek öğrenmeyi ve hatta olaylar arasında doğru bağlantıları kurma yetisini bozabilir.Anksiyete panik ataklarda olduğu gibi durup dururken birden ortaya çıkabileceği gibi, endişe olarak adlandırdığımız sürekli yaşanan bir duygu olarak da hissedilebilir. Genel tanımında “bir neden yokken duyulan sıkıntı ve gerginlik hissi” olarak belirtilen anksiyetenin korkudan en büyük farkı belli bir objesinin olmamasıdır. Korku da bir korku objesi vardır, korku çok yoğun yaşanan bir duygudur ve kısa sürelidir. Oysa endişe olarak isimlendirilen yaygın anksiyetede çok belirli bir obje yoktur. Gelecekte ve bilinmeyen bir zamanda kötü şeylerin olması beklenir daha sinsi ve zaman açısından daha yaygın bir duygudur, daha belirsizdir.

Anksiyetede rahatsız eden şeyler çoğunlukla kişi için olması mümkün ama müphemdir. Kişi tarafından çok iyi tarif edilemez. Genelde olması istenmeyen bir olumsuzluklar yumağıdır.

Anksiyete birçok uzman tarafından günlük yaşamda hepimizin yaşadığı normal bir duygu olarak tarif edilir. Genelde yaşanan çatışma ve problemlere dikkat edilmesini ve doğru karar verilmesini sağlamak için gerekli bir duygudur. İleride karşılaşılacak olumsuzlukları bize haber veren ve çözüm üretmemize yardımcı olan bu haliyle anksiyete yaşamın bir parçası olarak kabul edilir. Zor katlanılan, hoşa gitmeyen bir duygudur ama çevreye ve yaşama uyum sağlamamızda katkı sağlar.

Psikiyatristlerin tedavi alanına giren anksiyete ise bundan farklıdır. Kişi tarafından baş edilemeyen, katlanması çok zor olarak tarif edilir ve temel fonksiyonu olan uyumu sağlayacağı yerde artık kişinin çevre ile uyumunu bozan bir özellik kazanmıştır. Bu hali ile patolojik anksiyete olarak isimlendirilir. Bedene acı veren bir ağrı gibi patolojik anksiyete de ruhun acı çekmesidir. Kişi bu duruma katlanmak için her şeyi dener ve o çaresizlik içinde anksiyetesini azaltmak için alkol madde kullanmayı deneyebilir. Böylece anksiyeteye eklenen madde kullanma alışkanlıkları durumu daha da karışık bir hale getirebilir. Uzun süreli ve şiddetli anksiyetesi olanlarda gelişen depresyon ve onun getirdiği umutsuzluk ve çaresizlik, kişiyi intihara kadar götürebilir.

M. Reha Bayar

Değişim ilk önce sizden başlar.

Değişim farkındalıkla başlar, eylemle devam eder; dünyanızı değiştirmek istiyorsanız harekete geçin.

[super_form id=”184″]


"Değişim İlk Önce Sizden Başlar"
  • Adres:
    Halaskargazi Cad. Sema Apt. No:119 Kat:3 Daire: 6 Osmanbey / Şişli / İstanbul
  • Telefon:
    0212 230 44 04
  • E- posta:
    info@rehabayar.com

Sosyal Medyada Takip Edin

Copyright © 2016 Psikiyatrist Prof. Dr. Mahmut Reha BAYAR